Deneyime Verilen Önem
Deneyimin önemli olduğu kavramı bilinen bir gerçektir. Georgetown Üniversitesi Kariyer Merkezi Staj Bölümü’nde Yöneticilik yapan Kerry Willigan, “Öğrenciler iş ortamının ne kadar çetin olduğunun ve en ufak bir üstünlüğün ne kadar önemli olduğunun farkındalar” demiştir. Willigan profesyonellik öncesi deneyimin eskiden “hak ettiği önemi görmediğini” ancak son senelerde öğrencilerinin % 25-30’unun mezun olmadan önce bu deneyimden yararlandığını söylemiştir. Vandervorm da benzer bir eğilimden söz eder: “Öğrenciler staj deneyiminin edinmeye değer olduğuna inanıyorlar. Stajları sırasında kendilerini kanıtlayacak bir ortam buluyorlar ve seçecekleri kariyeri deneyerek görüyorlar.”
İş piyasasının yeni gerçekliklerine ayak uydurmak amacıyla, Willigan, Vandervorm ve ülkenin dört bir yanında bulunan üniversitelerdeki iş arkadaşları, staj programlarını, akademik ortamdan gerçek iş ortamına geçişte kesinlikle gerekli bir unsur olarak görüyorlar. Vandervorm, stajın iyi pozisyonlara gelmeden önce bir önkoşul olması gerektiğini bazı alanların farkına vardığını (örneğin: iletişim), diğerlerininse yeni yeni fark ettiğini söylemektedir.
Her ne kadar iş öncesi profesyonel deneyimin önemi gittikçe benimsense de, öğrencilerin çoğunluğu mezun olmadan önce bu deneyimden yararlanamamaktadırlar. Özgeçmişlerini tamamlamadan önce okulu tamamlayan bu öğrenciler, iş ortamının rekabetinden zorlanırlar.
Amerikan İş Departmanı’nın verdiği bilgiye göre, bu durum, mezunların kendi eğitimleri dışında işlere yönelmelerine ve hak ettiklerinden daha düşük pozisyonlarda çalışmalarına sebep olmaktadır. Kısa bir süre önce Amerikan İş İstatistikleri Bürosu’nda yapılan bir araştırmaya göre, 1980’lerde üniversite mezunlarının beşte biri yalnızca lise diploması gerektiren yerlerde çalışırken, bu oran 1990 ile 2005 yılları arasında üçte bire çıkmıştır.